DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

O gün aslında ne oldu?

Yayınlanma Tarihi : Google News
O gün aslında ne oldu?

DIŞ HABERLER SERVİSİ – Yunanistan’ın Mora adası açıklarında 14 Haziran’da batan mülteci teknesi ve yüzlerce insanın hayatını kaybettiği faciaya dair soruşturmalar sürerken, yeni ortaya çıkan bilgiler, okların Yunan Sahil Güvenlik Kuvvetleri’ne yönelmesine neden oldu.

Yunan Sahil Güvenlik yetkilileri, 79 kişinin hayatını kaybettiği, 104 kişinin kurtarıldığı olayda kayıp 598 kişi olduğunu belirtti. Mültecilerle ilgili çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşu “Open Arms” ise, teknedeki yolcu sayısının 750’yi bulabileceğini, bunların 100’den fazlasının çocuk ve kadınlardan oluştuğunu duyurdu. Nitekim hayatını kaybedenlerin çoğunluğunu kadın, çocuk ve yaşlılar, kurtarılanların çoğunluğunu ise genç erkekler oluşturuyor. 

Bununla birlikte Yunan Radyo ve Televizyon Kurumu ERT, insan kaçakçısı olduğu belirlenen Mısırlı 9 kişinin gözaltına alındığını, bu kişilerin suç örgütü kurmak ve yasa dışı göçmen kaçakçılığı yapmakla suçlandığını bildirdi. ERT, tekne kaptanının da hayatını kaybedenler arasında olduğunu vurguladı.

İddialar ürkütücü

Öte yandan, facianın nasıl geliştiğine dair pek çok iddia ortaya atıldı. Çoğu ürkütücü olan bu iddiaların merkezinde de, battığı sırada teknenin hemen yakınında bulunduğu belirtilen Yunan Sahil Güvenliği yer alıyor.

Zira mültecilerin denizlerde kurtarılmak için ilk aradığı “Alarm Phone” adlı kuruluş, Yunanistan, İtalya ve Malta ile Avrupalı yetkililerin teknenin alabora durumunun farkında olduğunu ancak müdahale etmediğini öne sürdü. Yunan makamları ise, tekneyle irtibata geçtikten sonra, yolcuların “su ve yiyecek dışında bir şeye ihtiyaçları olmadığını, kurtarılmak istemediklerini ve İtalya’ya ilerlemek istediklerini” söylediğini öne sürdü, teknenin motorunun bozulduğu için durmak zorunda kaldığını bildirdi.

Ancak hem Yunan medyası hem de sivil toplum kuruluşlarından aktivistler, faciaya Yunan Sahil Güvenliği’nin neden olduğunu iddia ediyor. Mültecilerin tekneden kendisiyle de iletişime geçtiğini belirten Faslı aktivist Nawal Sufi, tekne batmadan önce mültecilerle görüştüğünü belirterek, Yunan Sahil Güvenliği’nin alabora olmadan önce tekneyi çektiğini öne sürmesi dikkat çekti. Sufi, yolcuların kendisine gönderdiği mesajlarda, Yunan sahil güvenliğinin tekneye halat bağladığını, bunun da teknenin batmasına neden olduğunu iddia etti.

Kalamata’ya götürülen hayatta kalan bazı mültecilerle görüşen Yunan parlamenter Kriton Arsenis ise, bu iddiayı doğrulayarak, sahil güvenliği, tekneyi İtalyan sularına çekmeye çalışmakla suçladı. Dün sabah Yunan kanalı ERT’ye konuşan Sahil Güvenlik görevlisi Nikos Alexiou’nun ilk defa “halatla” ilgili konuşması ise iddiaları güçlendirdi. Ancak Yunan basınının aktardığına göre, Alexiou, ticari bir kargo gemisinin tekneye halat attığını savundu. ERT’ye konuşan Kalamata Belediye Meclis Üyesi Tasos Polikronopoulos da, görüştüğü bir mülteciden aktararak “Sahil güvenlik botu onları bir halatla bağlayarak sola çekmeye çalıştı. Bilinmeyen bir nedenle bot sağa yattı ve bir anda battı” dedi.

Sağ kurtulan Suriyeli Fedi ile ağabeyi Muhammed, Kalamata limanında faciadan sonra lik kez karşılaştı. İki kardeş, demir kapının ardından birbirleriyle hasret giderdi.

Protestolar başladı

Avrupa ve özellikle Yunanistan kamuoyunda hala tartışılan facia nedeniyle başkent Atina ve diğer pek çok ilde Yunan vatandaşları protestolara başlarken, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları da protestolara katılma kararı aldı.

Ankara’dan ‘yük paylaşımı’ daveti

ANKARA Milliyet – Tekne faciasıyla ilgili Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, düzensiz göçe sebep olan nedenler ortadan kaldırılmadan bu tür felaketlerin önlenemeyeceği vurgulandı. Uluslararası topluma “daha adil sorumluluk ve yük paylaşımı” esasıyla “göç hareketlerinin kökeninde yatan sorunları ortadan kaldırmak için birlikte çalışma” çağrısı yapıldı. Bakanlık açıklamasında “Aksi yönde üretilecek çözümler sadece göçmenlerin ve sığınmacıların acıları ile denizlerdeki ölümleri artıracaktır. Mültecilerin ve sığınmacıların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve sorunlarına kalıcı çözümler bulunması hepimizin ortak sorumluluğudur. Yaşanan bu elim olay, uluslararası toplumun bu konuya acilen çözüm bulma zorunluluğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir” denildi.